Hikayelerinden Para Kazanan ‘Suçlu’ Girişimciler
1965 yılında BBC “1963’deki Büyük Tren Soygunu’nu gerçekleştiren çetenin üyelerinden olan Ronald Biggs‘in hapisten kaçtığını” duyurdu.
35 yaşındaki Ronnie Biggs, diğer 3 mahkumla beraber dışarıdaki yardakçılar tarafından ayarlanan bir ip merdiven aracılığıyla havalandırma bahçesindeki 9 metrelik bir duvardan tırmanarak dışarıda bekleyen bir kamyonete atlayarak kaçtı.
Ronnie Biggs, soygunu gerçekleştiren 15 kişilik çeteden o yıl hapisten kaçan ikinci kişiydi ve bu haber medyada büyük yankı uyandırdı. Fakat halk polise kızgın değildi, o sırada onlar Büyük Tren Soygunu‘nun hikayesine mest olmuşlardı.
Aslında basit bir tren soygunundan daha fazlası olmayan bu olay hakkında ortada dönen efsaneler çok büyüktü.
8 Ağustos 1963 Perşembe günü saat gece 3.00 sularında Glasgow Merkez İstasyonu – Londra Euston İstasyonu arası seyreden Gezici Posta Servisi treninden 2.6 milyon sterlin (bugünün değerleriyle yaklaşık 40-50 milyon sterlin) para çalındı.
Tren, bir çete üyesinin demiryolu sinyalini bozmasıyla beraber Ledburn’deki Sears Geçidi’nde durduruldu. Makinisti ve yardımcısını etkisiz hale getire çete üyeleri, ilk iki vagonu diğerlerinden ayırarak trenin “yüksek değerli posta paketleri” bölümünün bulunduğu ön kısmını aşağıdaki Bridego Köprüsü’ne doğru getirdi. Çete, bu köprüde 120 çuval parayı aşağı yolda bekleyen bir kamyona doldurdu.
Ronnie Biggs, olaydan yalnızca 3 hafta sonra, parmak izleri çetenin Leatherside Çiftliği’ndeki gizli sığınağında bulunan bir ketçap şişesinde parmak izlerinin tespit edilmesi sonucu Güney Londra’da yakalandı ve aynı çeteye üye 9 başka kişiyle beraber 30 yıl hapse mahkum edildi.
Büyük Tren Soygunu, bunun takibinde Biggs’in hapisten kaçışı ve bir kaçak olarak geçirdiği 36 yıl, ona kendisini ünlü yapacak kötü şöhreti kazandırdı. Önce Paris’e kaçıp oradan sonra Avustralya’da, Panama’da ve Brezilya’da yaşayan Biggs en sonunda eşini ve çocuklarını Melborune’de bırakarak Rio de Janerio’ya yerleşti.
Brezilya’da olduğu haberleri 1974’de duyulmuş olsa da Brezilya’nın Birleşik Krallık ile suçlu değişim anlaşması olmadığından bir şey yapılamadı, daha sonra Biggs’in, o aralar çocuğuna hamile olduğu Brezilyalı bir kadınla beraber olduğu öğrenildi. Brezilya yasalarına göre Brezilya vatandaşı bir çocuğun ebeveyni suçlu değişiminden her türlü muaf olduğu için kendisine Brezilya’da yaşama izni verildi.
2001 yılında kendi isteğiyle cezasını çekmek için İngiltere’ye çok hastayken geri döndü fakat bunun yerine hastalığıyla ilgili uzman desteği aldı.
Ronnie Biggs’in yaşadığı kaçak hayatı ilginç ve eğlenceli olabilir, fakat gerçekten sıra dışı olan özelliği suça bir girişim olarak yaklaşması. Rio’da yaşarken suçlu olduğu bilindiği için çalışması, barlara girmesi veya gece saat 10’dan sonra evinin dışında olması yasaktı. Bu yüzden, para kazanmak adına evinde turistlerin kendisi ile tanışabileceği ve soygundaki rolünü dinleyebileceği (ki kendisinin yaptığı tek şey sonunda ölecek olan yedek makinisti bulmaktı) barbekü partileri düzenledi. Birçok ünlü kendisini ziyaret etti kendisi adına lisanslı tişört, maşrapa gibi ürünler üretildi.
Ve Biggs, bunu yapan tek kişi değildi. Çetenin lideri ve soygunun arkasındaki beyin olan Bruce Reynolds da cezası bittikten sonra kısa süreliğine bir soygun filmine danışmanlık yaptı ve 1995’de kendi hayatını anlattığı Bir Hırsızın Otobiyografisi adlı kitabı yayımladı.
Çetenin diğer bir üyesi olan Goody Gordon da aynı şekilde 2013 yılında Bir Tren Nasıl Soyulur adlı bir kitap yayımladı. Hatta ve hatta Reynolds ve Biggs 1999 yılında Büyük Tren Soygunu’nun oyun versiyonunu yapmak için kolları sıvadılar fakat bu proje hiçbir zaman sonuç vermedi. Soyguncuların oğulları bile babalarının kötü şöhretlerinden 2013 yılında Büyük Tren Soygunu’nun 50. yıl dönümü anısına bir derleme yayınlayarak nemalandılar.
Suçlular nasıl oluyor da namlarından ve hikayelerinden para kazanabiliyorlar
Ekonomik olarak kamunun sorumlu olduğu birçok şey var. Bu insanlar da beklenen bir talebi karşıladılar.
Soygundan bir ay sonra, Ağustos 1963’de Leatherslide Çiftiliği, sahibi tarafından ücret karşılığında çetenin karargahını görmek isteyenler için ziyarete açıldı.
İngiliz Demiryolları Polisi de bu coşkuya katılarak şöyle bir açıklamada bulundu: “Söylemek gerek ki Büyük Tren Soygunu gerçekten harika planlanıp uygulanmış bir soygundur. Makiniste yapılan saldırı dışında soygun boyunca hiçbir silah ateşlenmemiş ve kimse zarar görmemiştir.”
Soygunculara karşı neden toplumsal normlara ters bir saygı geliştiririz? Kahramanların zorluklarla karşılaşsalar bile ahlaksal olarak doğru şeyi yapmaları beklenir. Suçluların kahramana dönüşmesi çağımızla ilgili ters giden bir şeylerin mi habercisi?
Tahminen hayır. Serseriler ve asiler gerek kurgusal, gerekse gerçek hayatta uzun süredir kahraman karakterler olarak karşımıza çıkıyor.
Psikologlara göre suçluların halk desteğini arkasına almasının başlıca nedeni başarılı olma ihtimali az olan kişilerin daha çok destek görmesi prensibidir. Bu prensip azılı İngiliz suçluların durumuna tam uyuyor: Büyük Tren Soygunu’nu gerçekleştiren suçlular 20. yüzyılın ortasında Londra’nın fakir halkının yaşadığı bölgeler olan Güney ve Doğu bölgelerinde yetiştiler. Kray ikizleri de aynı şekilde Doğu Londra’dandı, Peaky Blinders ise Birmingham’ın savaş yorgunu fakir mahallelerinden çıktılar. Eşkiyalık da edebiyatta fakir halk için bir yaşam tarzı olarak romantize edilmiştir. Londra’da 17. yy’da yaşanan nüfus patlaması şehirdeki fakir mahallelerinin genişlemesine, acı, fakirlik ve sıkışıklıkla dolu sefalet labirentlerinin oluşmasına neden olmuştu. Zenginden çalmak buralarda yaşayıp fakirlik ve açlıkla boğuşan halk için “adil bir şey” olarak görülmeye çok müsaitti.
Fakat suçluları şöhret sahibi eden tek şey halkın yaklaşımı değil. Suçluların kendileri de bu yaftayı sürdürüyorlar. Organize suçların çoğu gerek kendilerine gerekse yabancılara karşı bir kimlik kazanmak amacıyla belirli bir üniforma, görünüş ya da alametifarika oluşturmuş çeteler tarafından işleniyor. Örneğin, Kray kardeşler şiddete meyilli olmalarına rağmen şık giyinmeleriyle tanınırlardı ve 1960’larda Londra sosyetesinde etkinlerdi. Kötü adamlar havalı görünüyor ve kıskanılacak arkadaşlar ediniyorlardı.
r gibi zeki, cesur ve plan yapma becerisine sahip suçlular birçok insan tarafından meşhur edilmeye uygun “kabul edilebilir” suç tipi olarak görülmektedir.
Fakat belki de gerçekten zaman değişiyordur. Bugün Hollywood’da gişe rekoru kıran filmlerde kahraman olan suçlular absürd derecede karmaşık, gerçekleştirmek için çok fazla yeteneğin ve emeğin gerektiği soygunlar sergilemekteler ve bu da bu yeteneklerine rağmen nasıl yasal bir iş bulamadıkları sorusunu akıllara getiriyor.
Suçu alkışlayan insanlarla aşağı yukarı aynı oranda olan diğer bir grup da sistemi aldatanları alkışlamaya pek de hevesli değil. Tom Hardy’nin Ronnie ve Reggie Kray kardeşleri canlandırdığı 2015 yapımı Efsane (Legend) adlı film gösteriyor ki; pembe gözlükleri çıkardığımız zaman bu adamların hayatı romantik falan değil, aksine gerçekçi, acımasız ve trajik.
Büyük Tren Soygunu’nu gerçekleştiren 15 adam yalnızca yaptıkları vurgunun boyutuyla değil aynı zamanda yaptıkları yasa dışı işlerden yıllar sonra da kâr elde bilecek bireylerin, yakıştırma uygun olacaksa suçlu ünlülerin en tipik örnekleri olarak hatırlanmaya devam edecekler.